Gündeme dair önemli açıklamalarda bulunan Ekmen, Sırrı Süreyya Önder’in vefatının sürece etkisini, PKK’nın sona erme sürecine ilişkin gelişmeleri ve demokratikleşme gerekliliği konularını değerlendirdi.
Ekmen, devletin ve örgütün bu aşamaya gelene kadar yürüttüğü sürecin önemli olduğunu vurguladı.
“PKK’nın 28 Şubat tarihli yazılı bildirisinde yer alan ‘Devlet ya da iktidarın bize bir şeyler vermesini bekleme çağrısı değildir’ ifadesi, bu sürecin bir pazarlığın sonuna gelindiğine dair herhangi bir işaret taşımadığını ortaya koyuyor. Aynı açıklamada geçen ‘Kim ne kadar direnirse dirensin, hiç kimse bu değişim ve dönüşümün dışında kalamayacaktır’ cümlesi ise, örgütün bu süreçten ana hatlarını koruyarak çıkacağına dair güçlü bir işaret veriyor. Örgüt içinde bölünme olacağını düşünmüyorum. Elbette bazı marjinal görüşler olabilir; ancak bunlar sayı ve etki bakımından çok sınırlı kalacak. Öte yandan, Sayın Bahçeli’nin ve özellikle Sayın Erdoğan’ın birçok kez vurguladığı önemli bir nokta var: ‘Örgütün kendini feshetmesi ve silah bırakması bir son değil, bir başlangıçtır.’ Terörle mücadeledeki Türkiye artık korkulardan, fobilerden ve tehdit algılarından arınmış; yeni bir Anayasa dahil olmak üzere birçok alanda köklü bir reform sürecine girmiş bir ülkedir.”
Ekmen, “İtalya dönüşünde Sayın Cumhurbaşkanı’nın uçakta gazetecilerle yaptığı sohbette sarf ettiği ‘Evet, bu işi biliyorsunuz, Millî İstihbarat Teşkilâtı Başkanlığımız yürütüyor; İbrahim Kalın Bey bu konuda çalışmalara öncülük yapıyor.’ ifadesi, süreçte en az Kıllıye’de verilen fotoğraf kadar değerli bir cümledir. Devamında, Cumhur İttifakı’na ve sivil siyasetin güçleneceği bir zemine yapılan vurgu da dikkat çekicidir. Dolayısıyla sürecin kendi takvimi doğrultusunda ilerlediğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Bugün, Sevgili Ceren Önder konuşmasında şöyle dedi: ‘Baba, ameliyat ol dedim. Sen de ‘Kızım, iki haftaya kalmaz protokol çıkar, ondan sonra ameliyat olurum.’ dedin.’ Geriye dönüp bakıldığında, o iki haftanın sonu bugüne denk geliyor. Bence dün, bugün ve yarın arasında zaten belirgin çalışmalar yürütülüyor. Zira 28 Nisan tarihli PKK açıklamasında da son iki aydır devam eden hazırlık sürecinden bahsediliyor. Belki de Sevgili Sırrı Süreyya’yı bir kez daha rahmetle anmak gerekir. Eğer defni söz konusu olmasaydı, örgütün fesih kararını duymuş olabilirdik. Bugün duyulmadıysa bile bu kararın yarın ya da çok yakın bir zamanda duyulabileceğine işaret eden gelişmeler var. Bu sebeple hem devlet hem de örgüt kaynaklarında süreci sekteye uğratacak bir sorun ya da kriz olduğu izlenimini veren herhangi bir tablo görmüyorum.” şeklinde açıklamalarda bulundu.
Ekmen, örgütün fesih kararının ardından ortaya çıkacak idari ve hukuki çerçevenin önceden planlanmış olması gerektiğini belirterek, “Silahını bırakan bireyin nasıl bir hukuki sürece tabi tutulacağı, nerede iskan edileceği konuşulmuş olmalıdır. Devletin istihbaratı hangi eyleme kimin talimat verdiğini, kimin katıldığını, kimin elinde bir şehit kanı bulunduğunu, kimin eyleme katıldığını tam olarak biliyor. Dolayısıyla bugün devlete deseniz ki ‘Kandil’de 5.000 kişi var bu kişilerden kaçı silahlı bir eylemin, terör saldırısının karar vericisi? Kaçı uygulayıcısı, kaçı failidir?’ devlet bunu biliyor. Bunları ayırt edince geriye kalan 3.000-4.000 kişi için süreç hızlı işleyebilir. Mevcut Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Kanunu’nun böyle bir tasfiyenin nihai şekli için yeterli olmadığını düşünüyorum. Atipik bir süreç yürütülüyor ancak ihtiyaç olursa Meclise de mutlaka bir düzenleme getirilecektir.” şeklinde konuştu.