Ana Sayfa Arama Galeri Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Osmanlı için savaşan Kuzey Suriyeliler ve Filistinliler

Canberra Yeni Güney Galler Üniversitesi'nde görev yapan Prof. Dr. Mesut

Canberra Yeni Güney Galler Üniversitesi'nde görev yapan Prof. Dr. Mesut Uyar, HİBYA muhabirine, Osmanlı ordusunun Arap askerlerinin gayretsiz, isteksiz, bezgin ve her fırsatta kaçan korkaklar olarak nitelendirildiğini, Türk askerlerinin eğitim, deneyim ve askeri etkinlikleri açısından Arap askerlerine üstün olmasının bu yaygın kanıyı desteklediğini söyledi.

Gerçek durumun sanılanın aksine çok değişik olduğunu vurgulayan Uyar, Anadolu'dan farklı olarak Arap eyaletlerinin çoğunda zorunlu askerliğin 1. Dünya Savaşı'nda ilk defa sert şekilde uygulandığını, yükümlülerin çoğunun askere alındığını, askerlik kültürü ve alışkanlığı olmayan toplumlardan askere alınanların büyük sorunlar yaşadığını, özellikle Nusayriler gibi imparatorluk tarihinde ilk defa askerliğe tabi tutulanlarda durumun çok daha kötü olduğunu dile getirdi.

Uyar, Arap askerlerinin savaş performansının, hangi bölgeden geldikleriyle yakından ilgili olduğunu belirterek, ''Kuzey Suriyeliler (Nusayriler hariç) ve Filistinliler iyi askerlerdi. Özellikle Filistinli askerler bizatihi kendi köy ve tarlalarını düşman işgaline karşı savundukları için azimli ve gayretli bir şekilde savaştılar.'' dedi.

Birliklerin performansını komutanlar belirledi

Prof. Dr. Mesut Uyar, Osmanlı ordusunun genelinde, birliklerin muharebe performansını komutanların belirlediğine işaret ederek, şu bilgileri verdi:

''Kanal seferinde von Kressenstein, birinci hatta Alman Albay Bruno Trommer'in komuta ettiği İzmir’den gelen 10. Tümen’i kullanmak istediğinde Cemal Paşa, Yarbay Ali Fuat’ın (Cebesoy) komutasındaki çoğunluğu Suriyeli Arap 25. Tümen’i tercih etmişti. Kanal geçiş harekatı başarısızlıkla sonuçlansa da bunun sorumlusu 25. Tümen değildir. Ali Fuat Bey komutasındaki Arap askerleri kahramanca savaşmış ve bir kısmı Kanal’ı aşabilmişti. Benzeri şekilde 1. Gazze zaferinin kazanılmasında Araplardan kurulu 79. Alay büyük kahramanlık göstermiştir. Çünkü her iki hadisede de iyi komutanların emir komutasında savaşmışlardır.''

Savaşın başından sonuna, Filistin Cephesi'nde savaşan birliklerin askerlerinin çoğunun Arap olduğunu, başlangıçta Türk askerlerinden kurulu birliklerin muharebede zayiat verdikçe hep Arap bütünleme askerleriyle mevcutları tamamlandığı için zamanla demografilerinin değiştiğini anlatan Uyar, ''Örneğin, Çanakkale'de, Mustafa Kemal Paşa'nın (Atatürk) komuta ettiği 19. Tümen, Galiçya Cephesi’nden geldiğinde askerlerin çoğu Türk, Boşnak ve Arnavut’tu. Galiçya’ya Anadolu’dan bütünleme askeri gönderilemediği için işgal altındaki Sırbistan’dan askere alınan Boşnak ve Arnavutlar tümene tertip edilmişti. Gazze ve Kudüs muharebelerinde ciddi zayiat veren 19. Tümen’in mevcudu Arap bütünleme askerleriyle tamamlandığından 1918 başında tümende Araplar çoğunluktaydı.'' diye konuştu.

Arap askerleri, Arap aşiret savaşçılarıyla karıştırıldı

Mesut Uyar, literatürde düzenli ordu birliklerinde görev yapan Arap askerleriyle Arap aşiret savaşçılarının birbirine karıştırıldığını, metinlerin dikkatli okunması halinde, bunun fark edilebileceğini söyledi.

Göçebe aşiret savaşçılarıyla, köy kökenli Arap askerleri arasında bir benzerlik bulunmadığını aktaran Prof. Dr. Uyar, sözlerini şöyle tamamladı:

''Bütün bunları belirttikten sonra, Gazze yenilgisinin ardından Arap askerlerinin önemli kısmının firar etmesinin nedenini irdelememiz gerekir. Düşman, savunma hattını aşıp, Osmanlı birlikleri geri çekilmeye başlayınca kendi köyünün düşman işgaline uğrayacağını anlayan ve ailesini koruma endişesine düşen Arap askerleri fırsat buldukça firar etmiştir. Uygulanan hatalı oynak savunma taktikleri sonucu bir dizi yenilgiye uğranılıp, zayiat verilmesi firarların artmasında etkili olmuştur. Türk ve Almanlar firar etmemiştir. Çünkü hem eğitim ve birlik beraberlikleri fazlaydı, hem de firar edecek yerleri ve sebepleri yoktu. Unutulmaması gerekir ki İngilizler ve Arap milliyetçilerin beklentisinin aksine, Arap askerleri ayaklanmadı ve düşman saflarına katılmadı. Şerif Hüseyin’in ordusu için Mısır ve Hindistan’daki esir kamplarından gönüllü toplanmaya çalışıldığında, çoğu Arap verilen vaatlere rağmen katılmayı reddetti.'

Hibya Haber Ajansı