Gökçeada’nın gelişimi sadece yapıların artması değil; insanın, emeğin ve umudun büyümesidir.
Gökçeada gelişiyor. Bunu artık sadece yerliler değil, yıllar sonra geri dönenler de hemen fark ediyor. Eskiden sessizce akan hayat, bugün biraz daha hareketli, biraz daha planlı ama hâlâ o tanıdık sakinliğe sadık kalmaya çalışıyor.
Yeni yollar yapılıyor, sokaklar daha düzenli. Eski taş evlerin yanına yenileri inşa ediliyor. Çocuk parkları çoğalıyor, sahiller düzenleniyor, işletmeler profesyonelleşiyor. Bir yandan adanın kimliği modernleşiyor, diğer yandan köklerine tutunmaya devam ediyor. İşte bu dengeyi kurmak maharet ister; sadece asfalt dökmekle, bina dikmekle gelişmiş olunmuyor.
Asıl gelişim, gençlerin adada kalmak için sebep bulmasında. Kadınların üretime katılmasında. Çocukların daha iyi eğitim alabilmesinde. Gökçeada işte bu derinlikli gelişimi yaşıyor artık.
Peki bu değişimden kim etkileniyor? En çok da ada. Çünkü ada, doğasıyla, insanıyla, belleğiyle büyüyor. Ama rüzgâr aynı esiyor hâlâ. Zeytin ağaçları aynı sabırla bekliyor zamanı. Ekmek hala taştan çıkıyor. İşte bu yüzden gelişen Gökçeada’yı izlemek, bir çocuğun yürümeyi öğrenmesini izlemek gibi. Hem gurur duyuyorsunuz hem de her adımda onu korumak istiyorsunuz.
Bir yerde büyüme varsa, orada umut vardır. Gökçeada‘nın gelişimi de bu umudun adadıradaki adı belki de.
YORUMLAR